بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمـَنِ الرَّحِيمِ

27 Şubat 2008 Çarşamba

İslam ve İnsan Hakları

İslâm ve

Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU

Diyanet İşleri Başkanı

İnsan Hakları

İslâm dini, insanı varlık dünyasının en merkezî noktasına

yerleştirirken, onu düşünce ve davranışlarında özgür bırakmış,

fakat bu özgürlüğü, özünde Allah'ın güzel isim ve sıfatlarından

tecelliler barındıran birtakım hak ve sorumluluklarla şekillendirmiştir.

Hak kavramını kuşatıcı bir değer olarak kabul eden ve her hakkın

diğer yönden bir sorumluluk olduğunu bize gösteren Kur'an'ın

prensipleri ve Allah Resulü'nün hayatının her aşamasındaki

uygulamaları, evrensel bir mesaj ve dinî tecrübe olarak insanlığa

ışık tutmakta, İslâm Medeniyetinin 'hak ve sorumluluğun dengesini

kurabilmiş bir medeniyet' olduğunu bize hatırlatmakta ve tüm

haklara uyma bilincimizi güçlendirmektedir.

İnsanın yeryüzünde varlıkların en şereflisi olarak hayatını

sürdürebilmesi için kendisine tanınan yaşama, maddi ve manevi

varlığını koruma ve geliştirme gibi haklardan özgürce ve azami

ölçüde yararlanması gerekir. Bütün insanların temel haklarda eşit

oldukları vazgeçilmez bir ilke olmasına rağmen, insanlık tarihi temel

insan haklarını ihlal eden ırkçılık, sömürgecilik, ayrımcılık ve savaşlar

gibi acı tecrübelere şahit olmuş ve maalesef bugün de şahit

olmaktadır. Hatta bu ihlaller, günümüzde çok farklı boyutlar

kazanarak, hayvanların ve tüm canlıların haklarını hiçe sayan ve

gelecek nesillerin haklarını da ipotek altına alan bir istikamette

ilerlemektedir. Bunun için de günümüzde barış, güvenlik, adalet

ve hakkaniyet ölçüleri üzerinde yükselen bir hak ve sorumluluk

anlayışına çok daha fazla ihtiyaç duymaktayız.

Pek çok hak ihlalinin yaşandığı günümüz dünyasında “her iyiliğin

bir sadaka" olduğunu söyleyen nebevî mesajın temsilcisi olan biz

Müslümanların, yeryüzünde adaletin ve hukukun kökleşmesi için

İslâm'ın hayat veren değerlerini tüm insanlığa tanıtmak sorumluluğu

ve zorunluluğu daha elzem bir hal almıştır.

İnsanlığın, insan onuruna yakışmayan her türlü tehdit ve

mahrumiyetten kendini koruyabilmesi için İslâm'ın ortaya koyduğu

hoşgörü, paylaşma, yardımlaşma ve her canlıya merhamet etme

anlayışının sağlıklı bir diyalog ortamı içinde geliştirilmesi sadece

bizim değil, tüm dünyanın mutluluğu için büyük önem taşımaktadır.

Herkesin hayat, mülkiyet, din ve vicdan, ifade özgürlüğü gibi temel

haklarının yanı sıra eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlarının

karşılandığı, nimetlerden adil biçimde yararlandığı bir dünya, tüm

sağduyu sahibi insanların ortak beklentisidir. Çünkü bölüşülmeyen

ekmek tatsız, paylaşılmayan mutluluk yarımdır.

Bu duygu ve düşüncelerle, dünyanın adalet ve hakkaniyet ölçüleri içinde,

daha mutlu ve yaşanabilir olması temennisiyle...

http://www.diyanet.gov.tr/turkish/DIYANET/2008aylik/subat/aylik/Diyanet_5.html